29 Ekim 2015 Perşembe

AİLE VE EĞİTİM

Eğitimin aile de başladığını yıllardır, söyler dururuz, fakat ne kadarımız buna uyarız? Tabiki bunun belli bir oranı yok, bir istatistiği de yok, fakat çevremizde olan olaylar, bazı gençlerin hal, tutum ve davranışları, bizim toplum olarak aile içi eğitime önem vermediğimizi bariz bir şekilde gösteriyor.
Etrafımızda oluşan insan kaynaklı felaketlere bir bakalım. Bu felaketleri bize yaşatanlar, uzaydan veya başka bir gezegende yaşayan canlılar değil, aksine bizzat bizim içimizde yetişen gençler, çocuklar. Bugün dışarıda yağma yapan, kapkaç yapan, hırsızlık yapan gençler, bizim evlerimizin içinden çıktı, bizim ailelerimiz yetişdirdi onları. Bir aile düşünün; ebeveynlerinin ahlak düzeyi yüksek, herkes tarafından takdir edilen bir ahlak ve davranış sahibi, haram, helal nedir bilen, Allah korkusu ile tir tir titreyen bir ebeveyn, bir aile, bu aileden ahlaksız ,hırsız, haramzade çıkma oranı nedir? Bir de Allah, kitap, vicdan,haram, helal bilmeyen bir aile düüşünün, bu evden nasıl bir evlat çıkar?
Aile eğitimi tahminimizden bile çok daha önemli, okulda öğretmen bir yere kadar eğitim verir, bu eğitimde daha çok beşeri ilimlere ait eğitimdir, fakat manevi eğitim ki, asıl önemlisi budur, aile içerisinde verilir. Bizler, ebeveynler olarak çocuklarımıza iyi eğitim verebilseydik, vicdanlarına, kalp ve beyinlerine güzellik, merhamet, Allah korkusunu enjekte edebilseydik, bugün haberlerde her gün izlediğimiz o kapkaç, hırsızlık olaylarını dinlemezdik. O bomba atan gençler olmazdı. İntiharın ne denli korkunç bir şey olduğunu anlatabilseydik, o genç hem bu dünyasını, hem ahiretini berbat etmez, kendini patlatmazdı. Çok şey var yazılıp, anlatılacak, fakat ben aşağıda sizlere sunacağım kıssa ile yazıma son vermek istiyorum, lütfen çocuklarımızı, ailemizi önemsiyelim.
Vaktiyle evladını terbiye edemeyen bir ana, cezasını dilini kaybetmekle çeker. Hikaye şöyledir.Üç beş yaşına gelen bir çocuk komşunun yumurtasını çalıp annesine getirir. Haram, helal bilmeyen cahil ana, yumurtayı çocuğun elinden alır ve çocuğuna bir aferin çeker ve:-Benim akıllı oğlum, aferin diyerek çocuğunun başını okşar.
Çocuk, artık hergün veya gün aşırı komşuların yumurtalarını eve getirmeye başlar. Bir gün böyle, iki gün böyle derken seneler geçer. Çocuk yaşına göre hırsızlığı da ilerletir. Yumurtadan tavuğa, tavuktan horoza, horozdan koyuna, koyundan kuzuya derken bir haramzâde olur çıkar. Eski zamanın çocuğu şimdi çevresinin bir numaralı ve azılı eşkıyalarından olur.
Artık bu eşkıyayı kimse durduramaz bir hale gelir. Hırsızlıklar, eşkıyalıklar derken bir gün büyük bir cinayet işler. Kanun bunun yakasına yapışıp idama mahkum eder.Oğlunun idam haberini dinleyen ana, mahkeme salonunda feryadı basar. Saçını, başını yolar. Aman hakim bey, biricik oğlumu bağışla, benim hayatta ondan başka kimsem yok diye yalvarır.İdam mahkumu eşkıya evlada sorarlar, son bir arzun var mı? Eskiden beri idam mahkumlarının son arzularını yerine getirmek adet olduğu için bunun da son arzusu sorulur.
İdam mahkumu genç:-Bir tek dileğim var. Sevgili anacığımın o mübarek dilini öpmek isterim, izniniz olursa bu arzumu yerine gelsin diye rica eder.Mahkumun isteği yerine getirilmek üzere annesi getirilir:Benim sevgili oğlum, dilimi son bir defa öp bakayım diyerek dilini uzatır.Eşkıya evlad, anasının dilini iki dişlerinin arasına alır. Öyle bir ısırır ki, dişler dili makas gibi keser, dil pat diye yere düşer.Orada bulunanlar, vah, vah, vah! Ne olacak eşkıya evlat! Bunca cinayetler yetmiyormuş gibi bir de anasının dilini kopardı derler.
İdam mahkumu genç:-Ey burada toplanan insanlar! Bilmeden boş yere konuşmayınız. Benim burada idama mahkum oluşum o kopasıca dildendir, koptu ya! der.Herkes hayretle sonunu dinler. Genç mahkum devam eder:-Ben, çocukluğumda komşumun yumurtasını çalıp getirdiğimde anam bana aferin çekti, yumurtayı alıp başımı okşadı. Eğer, o zaman beni terbiye edip men etseydi, bugün bu ölüm cezası bana gelmeyecekti, der.
Sağlıcakla kalın, dostca kalın, dostluğunuzu hakedenler ile kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder