17 Ekim 2015 Cumartesi

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ

Belki de kimilerine göre geçmiş zamandan bahsedecek yaşlarda değilim, bununla birlikte, bir nebze geçmişden bahsedebilme hakkını görebiliyorum kendimde.”Geçmiş zaman olu ki” bir anlamda geçmişi anmada kullanılan bir deyimdir, hani derler ya “nerede o eski ramazanlar” işte orda içimizde bir şeyler cız eder, öyle ki; geçmişe dair anılar gelir aklımıza, yeniden yaşamak ister geriye dönmek isteriz.
Ben nostalji’yi oldum olasılı sevmişimdir. Eski müzikler, eski eserler, tarihi dokunuşun olduğu her şey ilgimi çekmiştir hep. Eski bir eve bakar, bu evin içinde kim yaşadı? İçerisinde neler neler yaşandı acaba? diye kendi kendime sormuşumdur. Yüzyıllık bir çınar ağacına bakar iç geçiririm, acaba bu koca ağaç, bir fide iken, ileriyi, yani bu günleri düşünüp te bugünkü insanlığa bu kıymetli iyiliği kim yaptı? Yüzyıllar içerisinde, acaba kimler gölgelendi altında? diye düşünürüm.
Büyüklerimle oturup, sıcak çayımı yumdumlarken, fırsatı hiç kaçırmaz! geçmişten bahsetmelerini isterim. Geçmiş yıllardan sohbet etmeyi sever, haz duyar, anltılan olayı, o geçmiş yıllarda, sanki onlarla birlikteymiş gibi yaşarım. Mesela; bayram günleri. Eskiden bayramlar bugünlere göre çok daha güzel, çok daha dolu, çok daha maneviyat ve sıcaklık içerirmiş.
Şimdi anlıyorum ki; bizler çok memnuniyetsiz, tatminsiz insanlar olmuşuz. Eskiden bir radyodan aldığımız hazzı, yüzlerce kanalı olan bir televizyondan alamıyoruz. Babam hep anlatır, evimize buzdolabı aldığında, o buzdolabı bir gün boyunca salonun ortasında durmuş, düşünebiliyormusunuz? Bu anlatılamaz, ancak yaşanılabilir. Bugün insanlar kendisi ve eşinin dışında çocuğuna özel araba alıyor, ben eminim, babama, o gün buzdolabı alabilmenin verdiği mutluluğu, o çocuk o özel arabasında hissedemez.
Biz bayramlara giderdik, özel, temiz kıyafetlerimizi giyer annem bizi, mutlaka fotoğraf çektirmeye götürürdü, fotoğrafçı da sıramızı beklerken, bir başka heyecan yaşardık. Doğum günüm için eve fotoğrafcı gelir, fotoğraf çekinirdik, sonra da, günlerce o fotoğrafın çıkmasını beklerdik merakla. Yurt dışını aramak için babam PTT’de bir tanıdık bulur, onun torpili ile görüşme sağlardık, telefonun başında saatlerce beklememiz mi? Sormayın gitsin.
Neler değişmedi ki? Bu anlattığım zamanlarda insanlık ise, dostluk ise, tam tersine sıcacıktı. Arkadaşlar kötü gün kapıyı çaldığı zaman, kapıyı birlikte açarlardı, şimdiki gibi tek başınıza kalmazdınız. Komşuluk ilişkileri bambaşkaydı, herkez birbirini arar sorardı. Bugün mü? Acaba kapı komşunuzun kim olduğunu biliyormusunuz? Selamı sabahı zaten unuttuk, herkes ayrı bir dünyada yaşıyor artık.
İşte böyle; Geçmiş zaman olur ki…
Sevgiyle ve sizin sevginizi hak edenler ile kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder